CTP Kadın Örgütü, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, ülkenin ekolojik dengesinin her geçen gün bozulduğunu belirterek, çevre tahribatını önlemek ve planlı gelişimi sağlamak amacıyla ülke genelindeki imar planlarının derhal uygulanması çağrısında bulundu. Açıklamada, çevre krizinin aynı zamanda bir cinsiyet adaleti krizi olduğu vurgulandı.
CTP Kadın Örgütü, ülkenin ekolojik dengesinin her gün biraz daha yok edildiğini kaydederek, çevre tahribatını önlemek ve planlı gelişim için ülke genelindeki imar planlarının “derhal hayata geçirilmesi” çağrısında bulundu.

CTP Kadın Örgütü adına Çevre ve Ekoloji Sekreteri Münevver Ebedi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada “5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde yine yeşil maskeler takılarak göstermelik mesajlar veriliyor. Oysa biz, yapılan hamasetlerin aksine ülkemizin ekolojik dengesinin her gün biraz daha yok edildiğine tanıklık ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

İmar planlarının yıllardır siyasi irade eksikliği bahanesiyle rafa kaldırıldığını, kamusal alanların peşkeş çekildiğini, tarım arazilerinin, kıyıların, dağların sermaye için feda edildiğini gördüklerini söyleyen Ebedi, “Bu kriz, sadece çevresel değil; aynı zamanda ekonomik, sosyal ve cinsiyet temelli bir adalet krizidir” dedi.

Kadınların, bu krizin hem tanığı hem de taşıyıcısı olduğunu belirten Ebedi, ekoloji mücadelesini feminist bir mücadele olarak gördüklerini kaydetti.

"TALEPLERİMİZ ÇOK NETTİR"

Ebedi açıklamasında devamla şunları kaydetti:

“Yaşadığımız coğrafyada da durum pek de farklı değildir. Bugün devlet güvencesi altında sermayeye açılan sahiller, ruhsatsız projelerle talan edilen ormanlar, ranta göre şekillenen kentleşme, sadece ekosistemleri değil, yaşamın kendisini tehdit etmektedir. Ve bu tehdit, kadınların hayatını doğrudan dönüştürmektedir. Kadınların doğayla kurduğu ilişki, sadece duygusal değil; politik, üretken ve dönüştürücüdür. Kadın mücadelesi doğa mücadelesidir.

Bu sebeple, CTP Kadın Örgütü olarak taleplerimiz çok nettir; daha fazla çevre tahribatını önlemek ve planlı gelişim için Ülke genelindeki İmar Planları derhal hayata geçirilmelidir. Kamusal araziler halkındır, sermayenin değil. Çevre politikaları, kadınların ve yerel halkın katılımı ile yeniden şekillenmelidir. İklim kriziyle mücadele, ancak cinsiyet adaletini ve sınıfsal eşitsizliği dikkate alan politikalarla mümkündür. Ekolojik yıkıma karşı kadınların bilgisi, emeği ve direnci görünür kılınmalıdır. Bu düzeni değiştirme iradesini taşıyan kadınlar olarak doğayı yıkmaya değil, koruyup gelecek nesillere taşıyoruz. Doğayı ve Yaşamı örgütlü kadınlar savunur!”