"Plus rien ne m'étonne"
Kaybolan duygu ve yeni normalimiz…
Bir zamanlar bizi şok eden, dehşete düşüren ya da hayran bırakan olaylar zinciri, bugün neden sadece omuz silkmeyle karşılanıyor? Fakoly'nin "Plus rien ne m'étonne" (Artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor) şarkısı, tam da bu "duygusal yorgunluğun" ve "şaşırma yeteneğini kaybetmenin" bir telaffuzu oluyor.
Bireylerin, sürekli bilgi akışı ve tekrarlanan krizler karşısında nasıl bir duyarsızlaşma zırhı geliştirdiğini irdelemek gerekir aslında. İnternet, sosyal medya ve 24 saatlik haber döngüsü sayesinde, en uç olaylar bile anında tüketilen birer bilgi kırıntısı haline geliyor. Bu durumda şaşırma, heyecanlanma, öfkelenme, sitem etme gibi duygular sıradanlaştıkça çıkarcı, bencil ve ben merkezli bireylerin arasında yaşamak durumunda kalıyoruz.
Ülkemizde de artık hiçbir şey bizi şaşırtmıyor. Adaletsizlik ve İnsan Hakları İhlalleri her gün artarak devam ederken dünyada savaşların, insan hakları ihlallerinin ve haksız yere hapsedilenlerin haberlerinin günlük rutinin bir parçası haline gelmesi bireysel olarak bizleri üzse de sadece tepkiler söylemde kalmaktadır. Herkesin bildiği herkesin söylemde tepki gösterdiği şeyleri şarkısında seslendiren Fakoly'nin dediği gibi tüm dünya ülkeleri çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir. Yaşadığımız bu trajedilere karşı toplumun ve uluslararası camianın gösterdiği kayıtsızlık açıkça görülen küresel çifte standartlar, küresel güçlerin ve medyanın da görmezden geldiği süreçlerdeyiz.
Siyasal istikrarsızlık, iklim felaketleri, ekonomik çalkantılar gibi olaylar artık istisna değil, beklenen birer döngü olarak algılanıyor. Tekrarlanan krizler üstümüzdeki şok etkisini zamanla azalttı. Şaşırmayı bırakan bir toplum, sorgulamayı, merak etmeyi ve değişime inanmayı da bırakma riski taşır. Kötü olaylar normalleştiğinde, başkalarının acılarına karşı da duygusal mesafemiz artar. Şaşırmamak, bir nevi kabullenmek anlamına gelir ve bu durum empatiyi aşındırır. İşte bu da yeni normalimizin oluşması ile ideal olmayan, hatta etik dışı durumların normal kabul edilmesi, toplumsal değişime ve iyileşmeye olan direnci artırır. Eğer hiçbir şey şaşırtmıyorsa, neden bir şeyleri değiştirmeye çalışalım? İşte tamda bu soru sorulurken Tiken Jah Fakoly "Plus rien ne m'étonne" isimli şarkısı ile bizleri uyandırmaya çalışıyor.
Fransızca'da "Artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor" anlamına gelen "Plus rien ne m'étonne", günlük hayatta sıkça kullanılan bir ifadedir. Ancak Fildişi Sahili'nden Reggae efsanesi Tiken Jah Fakoly'nin aynı adlı şarkısında bu ifade, sadece kişisel bir bıkkınlığı değil, siyasi yolsuzluklara, savaşlara ve toplumsal adaletsizliklere tanıklık eden bir kıtanın ve dünyanın derin hayal kırıklığını yansıtan bir çığlığa dönüşür.
"Plus rien ne m'étonne" şarkısı sadece bir tespit değil, aynı zamanda tehlikeli bir uyanış çağrısıdır. Şaşırmamak bir zırh olsa da, bu zırhın bizi insanlardan ve insanlıktan uzaklaştırdığı unutulmamalıdır.
Gerçekte önemli olan, şaşırma becerimizi koruyarak büyük acılara karşı duyarsızlaşmak yerine, küçük güzelliklere bir iyilik yaparak direnmektir.
Yazımın sonunda Fakoly’nin şarkısının Türkçe çevirini paylaşıyorum:
Ils ont partagé le monde, plus rien ne m'étonne
(Dünyayı paylaştılar, artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor.)
Si tu me laisses la Tchétchénie, Moi je te laisse l'Arménie Si tu me laisses l'Afghanistan Moi je te laisse le Pakistan Si tu ne quittes pas Haïti, Moi je t'embarque pour Bangui Si tu m'aides à bombarder l'Irak, Moi je t'arrange le Kurdistan.
(Eğer sen bana Çeçenistan'ı bırakırsan, / Ben de sana Ermenistan'ı bırakırım. / Eğer sen bana Afganistan'ı bırakırsan, / Ben de sana Pakistan'ı bırakırım. / Eğer sen Haiti'den çekilmezsen, / Ben de seni Bangui'ye bindirip götürürüm. / Eğer sen bana Irak'ı bombalamada yardım edersen, / Ben de sana Kürdistan işini ayarlarım.)
Ils ont partagé le monde, plus rien ne m'étonne
(Dünyayı paylaştılar, artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor.)
Si tu me laisses l'uranium Moi je te laisse l'aluminium Si tu me laisses tes gisements, Moi je t'aide à chasser les Talibans Si tu me donnes beaucoup de blé, Moi je fais la guerre à tes côtés Si tu me laisses extraire ton or, Moi je t'aide à mettre le Général dehors.
(Eğer sen bana uranyumu bırakırsan, / Ben de sana alüminyumu bırakırım. / Eğer sen bana yeraltı rezervlerini bırakırsan, / Ben de sana Taliban'ı kovmanda yardım ederim. / Eğer sen bana çokça buğday (para) verirsen, / Ben de senin yanında savaşırım. / Eğer sen bana altınını çıkarmam için izin verirsen, / Ben de sana Generali dışarı atmanda yardım ederim.)
Ils ont partagé le monde, plus rien ne m'étonne
(Dünyayı paylaştılar, artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor.)
Ils ont partagé Africa sans nous consulter, Ils s'étonnent que nous soyons désunis ! Une partie de l'empire Mandingue, Se trouva chez les Wolofs, Une partie de l'empire Mossi Se trouva dans le Ghana, Une partie de l'empire Soussou Se trouva dans l'empire Mandingue, Une partie de l'empire Mandingue Se trouva chez les Mossis Ils ont partagé Africa sans nous consulter, Sans nous demander, sans nous aviser !
(Afrika'yı bize hiç danışmadan paylaştılar, / Şimdi de bizim ayrışmış olmamıza şaşırıyorlar! / Manding İmparatorluğu'nun bir kısmı, / Wolof'ların topraklarında kaldı. / Mossi İmparatorluğu'nun bir kısmı, / Gana'nın içinde kaldı. / Soussou İmparatorluğu'nun bir kısmı, / Manding İmparatorluğu'nun içinde kaldı. / Manding İmparatorluğu'nun bir kısmı / Mossi'lerde kaldı. / Afrika'yı bize danışmadan paylaştılar, / Bize sormadan, bize haber vermeden!)
Ils ont partagé le monde, plus rien ne m'étonne
(Dünyayı paylaştılar, artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor.)